29.6.12

Le Havre




Ülke: Fransa

Yıl: 2011

Tür: Dram, Kara Mizah

Senarist - Yönetmen: Aki Kaurismaki

İMDB Puan: 7.3





Filmden Kareler:











Bedshaped








19.6.12

Bir Sevda






"Biraz susuz, biraz yorgun
tende sıkkın, düşten sıkkın
kuş misali boşlukta, bilinmez."






14.6.12

Celladıma Gülümserken


"...
ne yapsam

döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı."

İsmet Özel

10.6.12

Tanrı'nın içinde yok olmak









Farklı özüne itina gösteren ruh, kaçındığı şeyler tarafından her adımda tehdit edilir. Dikkati - en büyük ayrıcalığı - onu sık sık terk ettiği için kaçmak istediği eğilimlere boyun eğer ya da murdar sırlara yem olur... Bizi hayvanlara ve nihai meselelere yakınlaştıran bu korkuları, bu titremeleri, bu baş dönemlerini kim yaşamamıştır ki ? Dizlerimiz bükülmeden titrer, ellerimiz kavuşmadan birbirini arar, gözlerimiz hiçbir şey görmeden yukarı bakar... Cesaretimizi pekiştiren o dikey kibri, bizi gösteri yapmaktan muaf tutan o duyguyu, o hareketlerden dehşet duyma duygusunu muhafaza ederiz; gülünçlük derecesinde ifadeye gelmez olan bakışları örtmek için, göz kapaklarımızın yardımına da... Kayıp gitmemiz yakındır, ama kaçınılmaz değildir; ilginç bir kazadır, ama hiç yeni değildir; korkularımızın ufkunda  şimdiden bir tebessüm doğmaktadır... Duanın kucağına hiç düşmeyeceğizdir... Zira sonunda O kazanmamalıdır; büyük harfle yazılan ismini lekelemek, istihzamıza düşer; saçtığı titremeleri dağıtmak da yüreğimize... 
Böyle bir varlık gerçekten olsaydı; zayıflıklarımız kararlarımıza, derinliklerimiz sınamalarımıza üstün gelseydi, o zaman hala düşünmeyi sürdürmek beyhude olmaz mıydı ? Madem ki zorluklarımız halolmuş, sorularımız askıya alınmış ve büyük korkularımız yatıştırılmış... Fazla kolay olurdu bu. Her mutlak - şahsi veya soyut - sorunları es geçmenin bir tarzıdır; sadece sorunları değil, duyuların paniğinden başka bir şey olmayan köklerini de...
Tanrı: Ürküntümüzün üzerine dosdoğru düşüş; hiçbir ümide kanmayan arayışlarımızın ortasına yıldırım gibi inen selamet; tesellisiz kalmış ve zaten teselli edilmek de istemeyen kibirimizin dolambaçsız bir biçimde geçersizleşmesi; bireyin kızağa çekilme yolunda ilerlemesi; endişe noksanlığı yüzünden ruhun işsiz kalması... 
İmandan daha büyük bir feragat var mıdır ? İman olmadığında sonsuz sayıda çıkmaza girildiği doğrudur. Ama hiçbir şeyin sonunun hiçbir şeye çıkmadığını; evrenin, hüznümüzün bir yan-ürünü olduğunu bile bile, bu ayak sürüme ve kafamızı yere göğe vura vura ezme zevkinden kendimizi niye mahrum edelim ?
Atadan kalma ödlekliğimizin bize önerdiği çözümler, entelektüel edebinden yan çizmenin en beter yollarıdır. Yanılmak, kandırılmış olarak yaşamak ve ölmek; insanların yaptığı budur. Ama bizi Tanrı'nın içinde yok olmaktan koruyan ve bütün anlarımızı, hiç etmeyeceğimiz dualara dönüştüren bir haysiyet de vardır.


Emil Cioran - Çürümenin Kitabı

Ay Gız






Müzik: Cihangir Cihangirov
Düzenleme: Ahmet Kanneci - Ekrem Öztan

Ahmet Kanneci: Klasik Gitar
Ekrem Öztan: Klarnet